Filistin Olayının Düşündürdükleri


Tarih: 02.06.2010 Son güncelleme:

Dr Hikmet Kıvılcımlı

Sosyalist – 5 Ocak 1971

 

I

Filistin: Kaynayan Petrol  Kazanı

 

Dünya her zamankinden çok ve aşırıca “Bir Tek Dünya”dır. En belirsiz noktasında bir sivilce, Dünyanın büyük hastalığına bağlıdır… “Filistin” meselesi o sivilcelerden kançıbanı  olanı, Yakındoğu’yu yangına verenidir.

 

YAKINDOĞU-TÜRKİYE

 

Türkiye Yakındoğu’dan bir parçadır. Aslına bakılırsa Yakındoğu demek: Türkiye  demektir. Dünkü Türkiye (Osmanlı İmparatorluğu) bügünkü Yakındoğu dedikleri şeydir. Bugünkü Yakındoğu, dünkü Türkiye Tespihinin ipini koparmış taneleridir. Tarihçe durum budur.

 

YAKINDOĞU-PETROL

 

Ekonomice Yakındoğu: Petrol demektir. İran’dan Cezayir’e, Fas’a dek uzanan dünkü Türkiye toprakları altında, kim derdi ki, yeryüzünün damarlarında dolaşacak eşsiz kan: Petrol yatıyormuş.

 

Düne dek Türkiye, Batı-Kapitalizminin Uzak Ana Sömürgeler yolu üzerinde bir köprü-engeldi. Emperyalizm, Türkiye’yi, muazzam Arap dünyasından koparıp, şimdiki Cumhuriyet yol kıyısına iteleyip dondurdu… Bir de bakıldı ki, Türkiye’nin atıldığı yerler petrol hazinesidir.

 

Emperyalizm bir yerde hazine gördü mü, onu aşırıp metropoluna taşıyamazsa, “Böl ve Güt”prensibi ile hazinenin yerini yangın yerine çevirir. Emperyalizm Uzakdoğu’da ağzının payını aldı. Çin Kızıl Ejderha oldu. Emperyalizm nereye el atsa (Kore’de, Vietnam’da) başı belaya giriyor. Koca Hindistan’ı kasap çengelindeki et gibi kıydı. Pakistan parçasını bir çeşit Yakındoğulaştırdı. Latin Amerika ve Zenci Afrika için için tutuşurken, Emperyalizm var gücünü (NATO’sunu ve 6. Filo’sunu) Yakındoğu’ya verdi.

 

EMPERYALİZMİN CAN DAMARI

 

Çünkü kapitalizmin can damarı, kan damarı, petrol damarı Yakındoğu’dadır. Bu can damarının böğrüne Emperyalizm tuttu, hiç yoktan İsrail kamasını soktu. Ne vardı bu Filistin’de? 1,5 milyonluk zavallı vatansız Yahudiyi getirip o nalla mıhın arasına sokmanın ve her gün ölümle göz göze getirmenin alemi var mıydı? Vardı. O “alem” Petroldür.

 

New York milyonlarca Yahudi dolu. Bunların hepsi zengin milyoner. Yerlerinden kıpırdamazlar.

 

Türkiye’deki 50 bin Yahudiden bile kalkıp giden yok Filistin’e. Hem Yahudilik ne? Bir din. Bu dindekilerin ortak bir dilleri bile yoktu. Yahudilik bir millet değil, olsa olsa bir Ümmet. İçine yetmiş yedi buçuk millet karışmış, İslamlar, yahut Hristiyanlar, yahut Budacılar ayrı bir yurt istiyorlar mı? NATO’lar, yurtları belli onlarca milletin sınırlarını eritirken, o bir avuç Yahudi züğürdü, müzeden bir“İbranice” dil çıkararak ayrı bir devlet kurmayı nereden aklına getirdi?.. “Petrol”den.

 

PETROL KUMKUMASI FİLİSTİN:

 

Niçin Filistin? Yedi bin yıllık Irak-Mısır uygarlıkları bir yana. O uygarlıkların hemen bütün Bezirgân yollarının düğümlendiği Kudüs kutsal kenti uğruna derebeyleşmiş barbarların bin yıllık Haçlı Seferleri de bir yana. Filistin, 19’uncu yüzyılda Avrupa kapitalizminin büyük sömürge geçitleri üstünde sataşma üssü olarak da eski görevini gölgede bıraktı. 20’nci yüzyılda Filistin’in bir petrol kumkuması olduğunu anlamak için, Yakındoğu haritasına bir bakıvermek yeter.

 

Filistin’de petrol mü var? Hayır. Olsa ne çıkar? Filistin: Finans-Kapitalin petrol Kuyuları ülkesi değil, petrol Boruları ülkesidir. Yakındoğu’nun en büyük petrol kaynaklarında üretilen cevher akaryakıt, düne dek başlıca 4 uzun petrol borusu ile Akdeniz’e akardı. O Pipeline’lardan 3’ü doğrudan doğruya Filistin topraklarına emanet edilmiştir.

 

BİRİNCİ PETROL BORUSU İSRAİL

 

En güneydeki birinci büyük Pipeline, Kızıldeniz boyunca çıkarılmış petrolleri toplar. Bu petroller Akabe körfezinde Eliat Yahudi limanına getirilir. Oradan tam Filistin ortasından İsrail Devletini yara yara, ta Akdeniz kıyısındaki Aşgelon’a varır. Fakat gemilere verilmez. Boru, kuzeye doğru, kıyı boyunca geldiği yer kadar uzağa yollanır. Her [bir bölümü] İsrail’in Aşdod-Yıbna-Yafa-Telaviv-Herali-Netanya-Hadena-Zikron-Atlit-Hayfa gibi kıyı kentlerini birbirine bağlar.

 

Böylece İsrail Filistin’i, Uluslararası Finans-Kapital petrol can damarını, kendi şahdamarı gibi, tepesinden tırnağına dek kuşanır. İsrail’in hangi bölgesinde olursa olsun. Kızıldeniz’den Lübnan sınırına dek neresinde kılına dokunulsa, mutlak petrol borusuna dokunulmuş olur. O boruya değen, Finans-Kapitalin Şahmerdanı Dünya Petrol Şirketlerinin bamteline basmış olur. O bamtelin harekete getirdiği başta İngiliz-Amerikan Emperyalizmleri gelmek üzere, birbiri ile domuz topu olmuş irili ufaklı tüm emperyalizmi ayağa kaldırır.

 

İKİNCİ PETROL BORUSU GENE İSRAİL

 

Yalnız o bir tek Akabe-Hayfa Pipeline’ı bile, Filistin İsrailliği ile bütünüyle emperyalizmin içli dışlı, ölüm kalım kaynaşması içinde bulunduğunu göstermeye yeter. İsrail’e yumruğunu değil, parmağını uzatan: Emperyalizmin petrol avortuna hançer saplamış gibi suçlu düşer. Ve bu petrol stratejisinde, İsrail’in yedeği Ürdün olur. İsrail püf noktasını Batı’da: Süveyş’e dek uzanan Sina çölü korur; Doğu’da Suriye ile Suudi Arabistan arasındaki Ürdün korur.

 

Hepsi  bu kadar değil. Biri Basra Körfezi’nde Bahreyn kıyısından, öteki ikisi Kuzey Irak’ın Kerkük merkezinden kalkan 3 muazzam petrol borusu vardır. Bahreyn’den kalkan boru Arabistan yarımadasını boydan boya keserek Ürdün’ün en kuzeydeki doğu sınırından içeriye girer. 3-4 yüz mil kadar Kuzey-Batı’ya, Suriye sınırına doğru varırken, Ürdün’ün Asfar semtinde birdenbire Kerkük’ten çıkmış 2 Pipeline’dan Güney-Batı’ya ineni ile neredeyse birleşecekmişçesine bir noktaya varır.

 

ÜÇÜNCÜ PETROL BORUSU:

İSRAİL’İN TOP ATEŞİ ALTINDA

 

İki boru, Asfar’a yakın birbirini kestikten sonra, 100 kilometre kadar birbirlerine tam paralel olarak ilerlerler Sabba’ya varmadan birbirlerinden ayrılırlar. Kerkük borusu, Ürdün’ün Mafrag-Hüsn-İrbid semtlerinden Batıya doğru İsrail sınırına girer. Nazaret semtinden geçerek, gene İsrail’in Hayfa Limanı’na bağlanır. Bu Pipeline’ın durumu bize çok ilginç bir şeyi anar.

 

Kral Hüseyin, Gerillacılara karşı kendi başkenti Amman’ı ve ona yakın Zerka’yı şiddetle topa tutup yaktı yıktı. Ama Kuzey Ürdün’deki Bekaa-Salt-Yeraş ve hele İrbid semtini kuşatmakla yetindi. Neden? Gerillalardan korktuğu için mi? Hayır. İrbid, Kerkük’ten gelen petrol borusu hizasındadır. Hüseyin neyin bekçi köpekliğini yaptığını biliyor. 10 binlerce Ürdünlü Arabı, sorusuz öldürüyor. Petrol borusuna kıyamıyor. Nedense çeteler de, ölüyorlar, petrol borusuna dokunamıyorlar!

 

Irak petrollerinin Pipeline’ı çift boruyla Kerkük’ten yola çıkıyor. Fırat üstünde Al Hadithah’ta iki boru birbirinden ayrılıyor. Güneye inen 3’üncü boru Havran Vadisi’ni, Şam badiyesini [çölünü] aşıp, doğru Ürdün sınırına giriyor. Bahreyn borusuyla epey yoldaşlık ediyor. Sonra Bahreyn borusu, ansızın Kuzey Batı’da Tisia semtinden giriyor, Suriye Güney sınırına paralel olarak Batı-Kuzey’e gidiyor. İsrail sınırını dik Kuzey yukarı çiziyor. Lübnan sınırına giriyor. Doğru Batı’da Sayda semtinde Akdeniz’e ulaşıyor.

 

Bu gidiş insana iki şeyi hatırlatıyor:

1– Bahreyn veya Irak borularından biri tökezlerse, Asfar semtinde ötekisinin yardımıyla karşılanacak.

2–  İkinci  Pipeline, Ürdün’den doğru Suriye ve Lübnan’a ayrılıyor. Ama hep İsrail sınırına en yakın semtten geçiyor. İsrail bir atlasa 2’nci boruyu eline alacak. Ve atladı. Suriye’nin boru geçen bölgesini işgal etti. Lübnan’ın da Pipeline çizgisine doğru olan Güney bölgesine ikide bir “Komandolara” baskın yapmak bahanesiyle saldırıp duruyor. Filistin meselesi böyle bir Petrol meselesidir.

 

II

Gerilla Düşman-Kardeşliği

FİLİSTİN  SINIRINDA 4 ARAP DEVLETİ

 

Filistin’e sokulan Yahudi, bütün Arap dünyasında alerji yarattı.

 

Yahudinin arkasında bütün Dünya Finans-Kapitali çok başlı bir ejderha. Arap dünyası “Maşrikten-Mağribe” dek ufalanmış sayısız gövdeler ve başlarla paramparça. Zorla Yahudileştirilen Filistin’in çevresini 4 Arap Devleti sarmış. Dördü İsrail önünde birbiriyle karşı karşıya: Lübnan Suriye’den kuşkulu, Ürdün Mısır’dan…

 

Bu dört İsrail’le sınırdaş Arap Devleti dışındaki Arap Devletleri de önce kendi içlerinde bölük pörçük. Arap Halkları, kendileri ezildikleri için ezilen Filistin Arabından yana. Arap Devletleri, güttükleri Arap Halklarını taşırtmamak için sözde Filistin hareketine yardım ediyor. Ama bu yardımı yaparken en başta Petrol Şirketlerinin sözünden dışarıya çıkamıyor.

 

“Filistin Hareketi” ne?

Muz gibi, yiyenin niyetine bağlı. Filistin kurtuluşu alanında en ağır basan hareket BAC: Mısır’da görülüyordu. Son haftalık savaşla Mısır, İsrail sınırından Süveyş ötesine atıldı. Bundan ödü patlayan Lübnan, bütün işini gücünü bıraktı: toprağındaki gerilla hazırlığını, başka hiçbir işe yaramayan Lübnan ordusu ile yok etmeye girişti. Suriye, iktidarda bulunan Baas Partisi’nin askerleri ile sivilleri arasındaki iç çelişkiden iş yapmaya vakit bulamıyordu.

 

FİLİSTİNLE SINIRSIZ ARAP DEVLETLERİ

 

İsrail’le sınırı  bulunmayan, yahut sınırı yokmuş gibi duran öteki Arap Devletleri: Amerika’ya mı, yoksa kendi içlerindeki halklara mı yaranacaklarını bilemiyorlar. Bir ara hemen hepsi Amerika’ya yaranıp, kendi halkına Kur’an Kursu açmakla Müslümanlığını ispat ediyordu. Irak ve Cezayir Devrimleri, bu iki ülkeyi Amerika’ya yaranmaktan vazgeçirtti. Ötekiler direniyorlardı Finans-Kapitalle alınyazısı birliklerinde. Ama, ne denli “dindar” ve “sofu” görünürse görünsün, bir Devletin kendi halkına dayanmamasını, Allah görmez sanılsa bile, Toplum affetmiyordu.

 

Filistin Hareketini istediği gibi yorumlayan, Finans-Kapital boyunduruklu bağımsız Arap Devletlerinden ikisi daha tapayı attı: Sudan ve Libya, Amerika’ya yaranmaktan caydı. Bununla birlikte, Finans-Kapital çıkarına Devrimci ve karşıdevrimci Arap Devletlerinin dengeleri hâlâ Filistin Hareketini çözümleyecek kerteye gelemedi. 4 Yeni Devrimci Arap Devleti (Irak-Cezayir-Sudan-Libya) devrimciydi ama, yıkık ve züğürttü. 4 Eski Karşıdevrimci Arap Devleti (Umman kıyılarında kendileri “muhtac’ı himmet” kımıldanmalar bir yana bırakılırsa) Fas-Tunus-Suudi Arabistan-Kuveyt idi. Bunlar Tekelci Şirketlere sırtlarını dayadıkları için güçlü, Şirketlerden sadaka aldıkları için Zengin idiler.

 

ÇELİŞKİLER KIYAMETİNDE:

FİLİSTİN-İSRAİL

 

Arap Dünyası içinde  Filistin hareketi denilen olayda bir düzine Arap Devletinin ayrı ayrı en az bir düzine politika gütmesi bundandır. Bu her biri başka telden başka şarkı çalan Devletler için Filistin Hareketi ister istemez geldi, iki kutupta toplandı. Filistin Hareketi’nin 2 kutbu da Ürdün’de toplandı. Filistin: Yahudinin elinde Finans-Kapital tezi idi. Ürdün: sözde Arabın elinde bir anti-tez’di.

TEZ: Yahudi Filistin, Evrensel Finans-Kapital gibi bir tekti. Sınırı, Devleti, Müttefikleri belirli, elle tutulur, gözle görülür bir varlıktı: İsrail’in ANTİ-TEZİ ne idi? Arap-Filistin’di. Arap-Filistin nerede ve kimdi? Ürdün’de bulunduğu bir oldu bittiye gelmişti. Bir ismi de vardı:  “Filistin Kurtuluş Hareketi”. Ancak cismi nasıl şeydi? İşte orada bütün emperyalistleri keyiflerinden rakınrol dansına kaldıracak bir kargaşalık egemendi.

 

Filistin’in kendisi: Toprakları ve hayli insanları İsrail’in elindeydi. Filistin Kurtuluş Hareketi kimin elindeydi? İsrail salgınından kaçmış Filistinliler Ürdün’e sığınmışlardı. Geçimleri: Birleşik Milletler denilen Zümrüt-ü Anka kuşunun gagasından düşecek kırıntılardı. O kırıntılar Filistin’e varlık değil, yokluk ve yoksulluk sağlıyordu.

 

ÜRDÜN’Ü BESLEYEN 2 MİLYARIN KÖKÜ

 

Geriye kalıyordu Ürdün. Kimin elindeydi? Haşimi Kralcığı, (Atası İstanbul’un Şifa Yurdunda deli gömlekli)  Hüseyin’in elindeydi. Kralcılık oynayan Hüseyin’in geçimi (yani Devleti) kimin elindeydi? Problemin en firaklı, yanıcı ve yakıcı yanı burasıdır. Osmanlı İmparatorluğunun bir küçük memurunu bile kurtarmayan çöl Ürdün’de, bir Krallık beslemek için her yıl 2 Milyar Türk Lirasından fazla para alarak dış yardım girer Ürdün’e.

 

Türkiye’nin bütçesi: 1 milyon nüfusa 1 milyar lira  Ürdün’ün l buçuk milyon nüfusuna 2 milyar dış yardım!

 

Ürdün’ün ve Hüseyin Kralcığın: Filistin Kurtuluş Hareketi o 2 milyara bağlı, o 2 milyarsa: Arap Karşıdevrimci Petrol Devletleri tarafından ödeniyor. Bu Devletlerin başında Amerika U.S. kuyruğunda Kuveyt ile Suudi Arabistan gelir. Bu Kuyruk-Devletlerin: Petrol  Şirketlerine bekçi köpekliği yapmaktan başka hiçbir rolleri bulunmadığını söylemeye hacet yoktur.

 

Nitekim öteki 2 Karşıdevrimci Arap Devleti: Burgiba’nın Tunus’u ile Kral Hasan’ın Fas’ının, Uluslararası Finans-Kapitalin sayılı uşakları oldukları hatırlatılmaya değmez.

 

PETROLÜN-DOLARIN BEKÇİ KÖPEĞİ

 

Anlaşıldı mı, Ürdün’ün ve Kralcığının Filistin Kurtuluş Hareketi içindeki rolü ve o hareketi temsil edişi. Bir de bugün ve her zaman: “Para”nın, ne denli fetiş, put yapılırsa yapılsın, pis bir kâğıt dolar olduğu gözönüne getirilsin. O pis kâğıt heladan başka yerde kullanılıyorsa, sırf  kâğıt olduğu ve üzerinde dolar yazıldığı için putlaşmamıştır. Arkasında emperyalizmin bütün silahları (Kara-Deniz-Hava-Uzay ve ilh. açık veya gizli bütün Silahlı Kuvvetleri) bulunmasa, helada kullanmak için bile kimse ona elini sürmezdi.

 

2 milyar dış yardım: Her yıl Ürdün çölündeki açları sürüleştirecek çoban ve köpeklerini beslemeye yetebilir. Ama o çoban ve köpeklerin Ürdün halkını ısırmaları için gerekli dişler ve pençeler, halkta bulunmayan silahlar, cephaneler ve silahlı eğitimlerdir. Ürdün Ordusu, iliklerine dek İngiliz Buldog Emperyalizminin dillere destan “Paşa”sınca yetiştirilmiş ve Hüseyin’e tümüyle teslim edilmiştir. Bu İngiliz Buldog militarizmince yaratılmış ordunun en son sistem bütün silahları, cephaneleri vb. ise Amerikan Kaplanının armağanıdır.

 

FİLİSTİN KURTULUŞ GÜÇLERİ:

ORDU – ÇETE

 

Filistin Kurtuluş Savaşı, cephesinde düzenli ordu gücü olarak yer alan kuvvetlerin iç yüzleri de, dış yüzleri de budur. Ve santralize gerçek vurucu güçte bundan ibarettir.

 

Hüseyin Kralcığın yarı deli (Tâllâl tohumu) ve yarı çocuk elceğizin Emperyalizmin yıllarca süre pişirip kotararak sunduğu ve belki her

subayın hâlâ Entelicens servisle CIA tahsislerinden desteklediği Ürdün Ordusu dışında Filistin Kurtuluş Savaşı cephesinden kim kaldı?

 

İrili ufaklı Gerillalar. Nedir ve kimdir bunlar? İçi dışı Finans – Kapital casuslarıyla dolu Mısır Ordusu, Tekgöz Dayan Ordusuna trampet çala çala bozguna uğratılınca, beliren Çeteciliktir. Devrim gibi Savaş da yitirildi mi, düzenli eylem birliklerinin yerini ister istemez Çete, Partizan, Gerilla savaşçıları tutar. Nâsır “Hamamın nâmusunu temizlemek” için Gerilla’ya başvurdu.

 

CIA’NIN YEŞİL IŞIĞINDA NASIR

 

Nâsır kimdir? İsrail’den dayak yedikçe isyan eden genç Mısır subaylarından biri. Bu genç subayı seçen ve Kral Faruk’un cancağızına kıymamak şartıyla krallığı kaldırmaya iten gizli güç: Amerikan U.S.’ın ünlü bilimcil casus örgütü CIA’dır. Ve Nasır, istediği denli filozof subay olsun, istediği denli Moskova yollarında Veysel Karânî bulunsun: CIA’nın yeşil ışığı altında Kraldan çok Kral olmak üzere Krallığı “Kansız İhtilâl” ile devirip İktidara geldiğini bir türlü unutamamıştır. 19. yüzyıl artığı Bunak İngiliz-Fransız Emperyalizmleri, İsrail’le hep birden Mısır’a çullandıkları gün, Sovyetlerin yanında Amerika U.S. da, saldırıya: “Dur!” demişti. Çünkü Nâsır, en vurguncu krallık kodamanlarına Adaletin en yumuşak yelpazesiyle dokunmaya uyamamıştı. Ama, azıcık insan hakkını arayan işçileri, gözünü kıpmaksızın ipe çektirivermişti. Amerika U.S. şu İsrail azgınlığını ve Kredi yasaklarını biraz yumuşatabilseydi! Nâsır o saat, uzlaşacaktı.

 

Sovyetlerle samanın üstünden her çıkarlı anlaşmayı gerçekleştirdikçe, samanın altından U.S. ile kur yapmakta kusur etmiyordu. Ah şu İsrail olmasa, Nasır yapacağını bilirdi. Oysa İsrail olmasa ne Nâsır olur, ne Ortadoğu Petrolü garanti edilebilirdi.

 

Emperyalizm Petrol candamarına her el atacak Araba, İsrail “halkını” korumak gibi “meşru” savunulabilir bir maşayla vurabilirdi. Nâsır da ancak İsrail’e karşı “Arap Milleti” nin koçbaşı olabildiği ölçüde “Milli Kahraman” sayılırdı.

 

ÜRDÜN TAHTEREVALLİSİ

 

Bu karşılıklı içinden çıkılmaz çetrefil çelişkiler kompleksi, Filistin Kurtuluş Savaş’ına da, Nâsır’ın Gerilla hareketine de kaçınılmaz damgasını vurmamazlık edemezdi. Ve vurdu. Eski İngiliz ünlü casusu Lawrence’çe ortalığa “lanse” edilmiş (sürümlendirilmiş) Hâşimî (Peygamber Muhammed dölü!) Hüseyin Kralcığın tahterevallisi, biçimce klasik İngiliz Parlamentarizm kurallarına uygun olarak iki başlı idi:

1 – Süleyman Nablûsî’nin liderlik ettiği Millî Cephe. Zaman zaman Ürdün Hükümet Başkanlığına çıkınlıyordu. Nablûsî, hem devrimci, hem Gerilla âşığı. Neredeyse liberal bir İşçi Partisi Başbakanı idi.

2 – Vasfi El Tali: düpedüz «sert» tutalak (muhafazakâr) ve Kralcı idi.

 

Filistin’in Kurtuluşu mu? Olur. Ama o, yalnız ve ancak Hüseyin Kralcığın bileceği işti. Gerilla, Merilla tanımazdı. El Tıll İngiliz Paşasının Bedevi (Barbar) aylıklı askerlerinden kurduğu “Ürdün Ordusu” dururken, baldırı çıplak komandolara kim hizmet buyurur? El Tıll Nâsır’ın değil, yüzdeyüz Hüseyin Kralcığın (patron Entelicens Servisin) adamıydı.

 

Hüseyin Kralcık bu iki başlı Tahterevalliyi, gâh bir yana, gâh öbür yana basarak güzel oynatıyordu. Bir Osmanlı Mutasarrıfı kadar toprağa “hükmeden” Kralcık Hüseyin, ortasına oturduğu Tahterevallinin hangi yanına: sağdaki Tıll’a mı, yoksa soldaki Nablûsî’ye mi basacağını kendisi bilemezdi. Elbet yapacağını ona ne “Arap Milletinin eğilimi, ne Hz. Muhammed’in ruhu söylerdi. Kulağı dibindeki iyi saatte olsunlar: Yedi buçuk Ulu Emperyalist “casus’u muhteremleri fısıldardı.

Vatan Postası toplam 3766 içerik

Yaşamımızı Savunmak Üzere,Duygu,Düşünce ve Davranış Birliğini Gerçekleştirmek İçin Varız.

YoutubeQotoFacebookInstagramX (eski Twitter)Rumble